"Pozitif ayrımcılığı öngören bu anayasa maddesine göre işe giren kadının toplumsal hayata katacağı artı değer, kazandığı parayla daha çok kredi kartına dayalı harcamalar yapması, marka elbiseler alıp giymesi, daha çok kozmetik kullanması, daha lüks otellerde tatile çıkması olacaktır ... Bunun evin huzuru, ailenin devamı, çocukların bakımı, terbiyesi, eğitimi ve yetişmesiyle ilgili boyutlarının ne hale geleceğini düşünelim. Dahası kocası eşinden ev hanımlığı-annelik-kadınlık görevlerini yerine getirmesini isteyecek olsa, bu kadının iki yükümlülük üstlenmesi anlamına gelecektir. Sabahtan akşama kadar firmada çalışacak; akşam da eve gelir gelmez yatıncaya kadar evinin işlerini (yemek, çamaşır, evin toparlanması, çocuklar vs. işleri) de yürütecektir."*
Bu satırlar, "evet"çi Zaman Gazetesi'nin yazarlarından Ali Bulaç'ın başka bir medya organında yazdığı bir yazıdan alındı. Kadın ekonomik özgürlüğe sahip olursa, çocuklar sapıtacak, artık kızlar teklif edecek, çekirdek aileye balyoz inecek, din elden gidecekmiş sanırım.
Anlayamadığım bir mantıkla, dört çocuklu bir erkek ile kocası çalışan bir orta sınıf kadının, ki kendilerine göre laik-chpli kokoş olmalı bu, aynı işe başvurduklarında yeni anayasal değişikliğe göre, kadının işe alınmasının zorunlu olacağını söylemiş.
Pozitif ayrımcılık hakkında yapılan bu ucuz tartışma bir yana kadının özgürleşmesinden bu kadar korkulması gerçekten tüyler ürpertici olmaya başladı. Ağa babası kadın-erkek eşitliğine inanmaz, yavrucukları da çıkıp kadını nasıl daha fazla zapturapt altına alırızın hesaplarını yapar. Bundan daha açık bir şekilde dini siyasete alet etmek mümkün değildir herhalde, gerçi bu ülke neler gördü, olur o da olur.
Ancak, kadının rolüne dair yapılan bu yorumlar da mide bulandırıcı olmaya başladı. Kadın, "marka elbiseler giyer, kozmetiğe çok para yatırır, çocuğa bakmak, yemek pişirmek de görevidir" ya, vurun kahpeye!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder