26 Haziran 2009 Cuma

Tespit Manyağı Yaparım Sizi

Bolu Valisi Halil İbrahim Akpınar'ın Abant Platformu'nun açılışında yaptığı konuşmadan özet mahiyetinde bazı bölümler sunmak istiyorum, birazcık da yorumla tabi. Vali'nin 'orijinal' konuşmasına bakmak için lütfen tıklayınız.

- Darbeciler yargılanmadı, hesabını sormalıyız!
Başımın üstünde yerin var da sor bir kendine neden olmuyor diye.

- 80 anayasası oligarşik-jakoben-anti-demokratik bürokratik yapının hakimiyetine yol açmaktadır.
Tespit manyağı yaptın bizi valla. Burada sor bir bakalım bu yapı neye hizmet ediyor diye. 80 anayasası neleri yasaklamış, ne tür hakları bitirmiş? Hem yukarıda sorduğum soruya cevap bulmuş olursun; neden 'tek başına' iktidar, tek başına bunu yapmıyor diye. Bak aşağıya seninkiler daha geçen mutlu mutlu takılıyorlardı.


- 1960'dan itibaren darbeler içselleştirildi, ve bir anti-demokratik bir yapı getirildi.
80 anayasası hangi anayasadaki hakları kısıtladı diye sormak lazım tabi.

- Castro kardeşlerin ülkesi Küba'yı örnek almayacağız tabi.
E hani darbe karşıtıydın? Hemen biraz Küba tarihi! Hemen hemen! İnsan biraz saygı duyar.

- Direnen jakobenler, tuzu kurular, darbe çığırtkanları, faşist ruhlar elbette olacaktır.
Jakoben ruhum buna diyecek bir şey bulamıyor. Robespierre ters dönmüştür herhalde. Tuzu kuru? Nasıl ya!

Bu kadar yeter diye düşünüyorum. Zaten Ardıçlardan Engin de desteklemiş kendisini, daha ne olsun.


Not: November Rain'in birkaç gün daha sayfa başında kalmasını istediğimden biraz gecikti bu yazı. Ama yine de olayların üstüne sıcağı sıcağına bir şeyler yazmaktan uzak durmak lazım, en azından buna yaradı.

22 Haziran 2009 Pazartesi

November Rain

Geçenlerde çok uzun zamandır dinlemediğimi fark ettim November Rain'i... Klibi ile dinlendiğinde etkisini artıran şarkılardan biridir bana göre, paylaşayım dedim.

04:10-05:00 arası, ve 07:00 sonrasına dikkat!

Guns N' Roses - November Rain

20 Haziran 2009 Cumartesi

Sol ve Söl


Hani eski Türk filmlerinde olur, ya da günlük konuşmalarımızda ağzımızdan yanlışlıkla çıkar bu ses... "Erol, profiterol, rol" vb. "o-l" seslerini arka arkaya getirmeye çalıştığımızda bazen ağzımızdan "o" yerine bir "ö"sümsü bir şey çıkar. Ne "o"dur, ne de "ö" dür, hiçbir şeye benzemez. Ağzınızdan çıkınca kendinizi kötü hissedersiniz, bir arada kalmışlık, bir pişmanlık hissi duyarsınız. Bu ses size bir cıvıklık katar karşı tarafın gözünde. Düzeltmeye çalışmayı düşünür, etrafınızdakiler zaten farkına varmamıştır diye düşünüp konuşmaya devam edersiniz bazen. Nafiledir, ağızdan çıkmış, herkes tarafından duyulmuştur.

İşte Sol ve Liberal Sol arasındaki fark da artık böyle ayırt edilebilir diye düşünüyorum.

Geçenlerde bir muhabbet sırasında, Sol deyince neden bahsettiğimi, bahsettiğim Sol'un da "Liberal Sol"dan nasıl, neden ve ne şekilde farklı olduğunu tekrar anlatırken, artık bundan sıkıldığımı fark ettim.

- Şimdi Sol düşüncede...
- Abi ama Peyman abi?, Bilge abi?...
- Sol diyorum abi...
- Nasıl yani?

Bu muhabbetlerden dolayı muzdarip birçok kişiye gına gelmiştir, eminim. Ama çözümü buldum.

Liberal Sol'a artık "Söl" demek!

Sadece "Sol" ile arasındaki farkı anlatmakla da kalmazsınız hem. Aynı "o ile ö arasındaki kalmış ö" sesi gibi, Liberal Sol'un ne "Sol" ne "Liberal" olan yapısını ifade etmiş olursunuz. Bununla da kalmaz, bu düşüncenin cıvıklığını da hatırlatmış olursunuz. Tek farkı bu arkadaşların bu hallerinden pişman değil, duygusal olarak çok mutlu olmasıdır tabi.

Bunu kullanın, kullandırın. Bu tanımın yeniden üretilmesine destek verin. Böylece artık Liberal Sol'dan bahis açıldığında, ortaya konacak "Söl" tanımı "Sölcüleri" kaale almamaya yönlendirecektir kitleleri, katacağı cıvıklığı düşünün... Zaten işi bilenler kaale almıyor, ama siz öncü görevinizi yerine getirin...

7 Haziran 2009 Pazar

Parti-ül hAK


Başbakan Erdoğan sert çıktı geçenlerde. Neden bize AKP deniliyor, bizim resmi kısaltma adımız AK Parti'dir diyerek... 2007 Genel Seçimleri öncesi de, Mehmet Mir Dengir Fırat (umarım sırası doğrudur) SkyTurk'deki bir programda Enver Aysever'e fena çıkışmıştı: -Önce, AKP değil AK Parti diyeceksiniz, ondan sonra sorularınızı soracaksınız! diye. Sayın Fırat gibi bir politikacıyı aramızda görememekten mütevellit çok huzursuzken, Başbakanımız, O'nun yerini boş bırakmayacağının sinyallerini verdi adeta.

Neyse konumuz sayın Erdoğan'ın "edep" dersi değil, ama aklıma birden bir AKP incelemesi yapmak geldi buradan. Hani AKP nedir, görüşü nedir, kendini nerede tanımlar diye soru soran kişiler vardır sizin de etrafınızda. İşte size tam da "bu" kişilere vermek istediğiniz türden bir cevap hazırladım.

Şimdi bu arkadaşların partisinin adı AKP, yani Adalet ve Kalkınma Partisi.
1) Adalet Partisi'nin mirasını yeme eğilimindelerdir. Bu yüzden adlarında Adalet geçer, diğer bir neden de İslam'ın kendine müslüman adalet anlayışına atıftır.
2) Kalkınma sosyal devletten çok liberal bir söyleme atıfla yerleştirilmiştir ve halka da bunu yerleştirmeye çalışırlar. Zaten 1980'den beri kalkınmaktayız gerçi, ama Özal'ın evlatlarıyız söylemi de buradan gelir belki de.
3) AK Parti olarak lanse edilmek istemek, sadece AKız biz temiziz değil, aynı zamanda HAK yani Tanrı'dan geliyoruz manası taşımaktadır. Hak yolunun temsilcileriyiz biz, şüphesiz ki tabi!

İşte bu yüzdendir ki AKP'liler AKP, A.K. Parti, AK Partisi vb. kısaltmalardan hoşnut değillerdir. Ancak ben onlara partilerinin adını Parti-ül hAK olarak çevirmelerini önereceğim. Genel Başkan sözcüğünü de zaten çoktan Son Osmanlı Padişahı yaptı kendi seçmenleri...

3 Haziran 2009 Çarşamba

Anti-amerikan şarkılar üzerine...


Aslında burada bahsedeceğim şarkı pek de güncel bir şarkı değil. Tabi medyatik olmayıp, anti-amerikan içerikli şarkılar üreten grupları da takip edebiliyor değilim. Ama bugün Gripin'in Baba Mesleği şarkısını dinlerken aklıma geldi bu. Siyasi içerikli şarkılara alışkınız ama son dönemde ABD'nin Irak'ı işgali muhalif çizgiyi anti-amerikan-barış yanlısı eksene çekti. Son dönem diyorum ama tabi 7 yıl geçti üstünden... Neyse lafı uzatmadan, şarkı sözlerine geçelim. Tabi sözleri inceleyip herhangi bir sağlam şarkıyı mundar etmek gibi bir amacım yok, hatta şu anda bile dinliyorum. Bahsetmek istediğim muhalif düzlemin nerede durduğu üzerine...

Ne diyor Gripin?: "Kanla karışık yağmurlarla üstümüze özgürlük yağıyor gökyüzünden, ölmeyi öğrendim ben daha yürümeyi öğrenmeden ...... biri var uzakta tetiği çeken, katil doğmuş baba mesleği..... boyalı ayakkabılarınla basma toprağıma lan!"...

Dram boyutu ağır, müzikle uyumu süper. Ancak beni rahatsız eden, sanki tüm bunların o boyalı ayakkabılının başından çıkıyor gibi sunulması. Sanki tüm bu savaşlar bu bireysel ya da yönetici iradeye bağlıymış gibi... Sanki ülkesini savaşa sokmayan ABD başkanı varmış gibi...

Tabi burada bu tip gruplardan derin analitik yorumlar bekliyor değilim. Alt tarafı şarkı yapıyor adamlar... Evet, ama bu sözlerin belli süregelen bir algıyı ortaya koyduğunu düşünüyorum. Bu algı, Obama sonrası ABD'ye duyulan sempati ile de kendini gösteriyor. İnsanların neye sempati duydukları çok belli.

Zamanında kendi yarattıkları faşizme karşı, sonra kaçınılmaz olarak karşılarına çıkan (varoluşunda da katkıları büyüktür tabi!) komünizm'e, son olarak da komünizme karşı kullanmaktan mütevellit yarattıkları radikal dinci akımlara atıfla geliştirdikleri yer ve zamandan yoksun terör söylemi ile yayılmacı politikalarını başarıyla sürdürüyorlar. Bize de izlemek düşüyor. Yine de: Boyalı ayakkabılarınla basma toprağıma lan!