Balyoz davası sonucunda gelen mahkumiyetlerin üzerine getirilen bazı yorumlar rahatsız etmiş Roni Margulies’i, ve bunun sonucunda yine kendisi gibi Burjuva Demokrasi'sinin bir kademesini diğerine tercih edenlerle uğraşmaya başlamış. Büyük ihtimalle, Türkiye’de uzun zamandır kendi ajandasını savunmayacağı olayların cereyan etmesinden mütevellit, yeri gelmişken tekrar kendisini ortaya atmak istemiştir. Ne de olsa, emek kelimesinin ne ifade ettiğini unutan bir Marksist kendisi. Ben liberalim dese de rahatlasa keşke, nitekim şu anda sol camiada Margulies gibilerin ‘hala’ ciddiye alınmasının arkasındaki tek neden kendilerini Marksist olarak tanımlamaktan vazgeçmemeleri. Bu meselenin bir yanı... Diğer sorun şu ki, birçok "Yetmez ama Evet'çi" şu aralar kendilerini sorgularken, Margulies ve DSİP'lilerin kendilerini sorgulamak bir yana yine aynı terminoloji ile siyasetlerine devam etmeleri...
Hadi diyelim, iktidar kavgasının bu ayağında yenilenlerin göz yaşlarını umursamadınız ve kendinizce bu durumla dalga geçiyorsunuz. Bunu yaparken de bitmez tükenmez hükümet savunuculuğunuz güçlü bir şekilde devam ediyor... Peki, Kürt Hareketini savunan sizlere misilleme yapmak adına; ulusalcı kitle de KCK davası sonucu cezalar yağmaya başlayınca mahkum olan insanların ve ailelerinin durumuyla "ah bu teröristler hapse girince ben nasıl uyurum" diye dalga geçerse, ne olacak? Daha dün hükümetin adaletinin kılıcını parlatırken, o gün nasıl bir cevap hazırlayacaksınız bu insanlara?
Meselenin ilk kısmına dönelim tekrar. Bakalım, 12 Eylül 2010 Anayasa Değişikliği öncesi, yapılacak değişiklikleri savunurken ne demiş Margulies?
“Bu arada AKP kendini de düşünüyormuş, bize ne? Bu kurumların zayıflaması ‘emekten yana partilerin, sendikaların, aydınların’ işine gelir mi, gelmez mi? Açık ki, gelir.”
İki sene geçti son anayasa değişikliğinin üzerinden; ne polis şiddeti haberlerinin ardı arkası geliyor, ne de temel hak ve özgürlükler ihlallerinin... İnsanlar içeri atılıyor, öğrenciler okullarından atılıyor, ana akım medya kısa devre yapmak üzere... Ama hala ve hala Margulies, AKP-Ulusalcı kavgası üzerinden siyaset yapmaktan çekinmiyor. Ulusalcı olarak tanımladıkları yazar ve aydınların, “göbeğini kaşıyan adam” tanımlamalarını siyaset arenasında yeniden üreterek, ‘aslında’ terminolojilerine sokmaları gereken ‘emek’ kavramını unutturuyorlar.
Bu yazılarla adalet mi savunuluyor bilmiyorum. Adaletten de anlaşılan sadece bir iki hakimin verdiği karar sanırım. Adil yaşam nedir unutulur olmuş. Hukuk, intikam aracı haline gelmiş, daha doğrusu o şekilde rahatlıkla kabul görmüş. Kimin adaletini savunuyorsun, doğru soru sanırım.
Margulies'in söylemlerine dair daha önce yazdığım yazıya ulaşmak için: http://diyalektikasyon.blogspot.com/2009/08/roni-marguliesin-pembe-dunyas.html