Deniz Baykal, Jacques Chirac'ın, Başbakan Erdoğan'ın Fransa ziyaretinde eşini beraberinde getirmemesini 'diplomatik' bir üslupla rica ettiğini iddia etti. Mehmet Ali Birand da Emine Erdoğan'ın bu geziye katılımının Türk bürokratların durumu sakıncalı bulduğundan dolayı gerçekleşemediğini ifade etti.
Bugün Başbakanlık bir yalanlama yayınladı. Sert bir dil kullanılan yalanlamada Emine Erdoğan'ın 19 Temmuz'da Fransa ziyaretinde bulunduğu belirtildi. 19 Temmuz gezisinin tarihi 2004, yani Chirac'ın görevde olduğu zamana denk gelmekteydi. Başbakanlık, daha sonra 19 Temmuz 2004'de gerçekleştiğini belirttiği Emine Erdoğan'ın ziyaret grubuna katıldığı iddiasını şu sözlerle 'değiştirdi':
''Bugün CHP Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal'ın iddialarına ilişkin yapılan açıklamada bir tarih hatası olmuştur. Sayın Başbakan ve Sayın Emine Erdoğan 19 Temmuz 2004 değil, 12 Temmuz 2008 tarihinde Fransa'yı birlikte ziyaret etmişlerdir. Ziyaret tarihine ilişkin bu düzeltme dışında açıklama aynen geçerlidir.''
Ancak biliniyor ki, 2007'den itibaren Sarkozy Fransa Cumhurbaşkanlığı görevinde bulunuyor. Yani Baykal'ın iddiasını yalanlamak bir yana, bu yanlış 'yalanlama' nedeniyle destekler nitelikte bir açıklama ile karşı karşıyayız. Bir bakıma Başbakanlık yaptığı yanlış yalanlama nedeniyle, Chirac'ın görev başında bulunduğu tarihteki ziyarete Emine Erdoğan'ın katılmadığını doğrulamış oldu. Zaten Baykal da Sarkozy dönemindeki ziyaretten değil, Chirac dönemindeki ziyaretten bahsetmekteydi.
Ziyaretin Chirac'ın ricasıyla ya da Türk bürokratların sakıncalı görmesiyle gerçekleşememesi tabloyu değiştirmiyor. Nitekim ziyaretin bürokratlar tarafından sakıncalı görülme nedeni de çok büyük bir ihtimalle Fransa Cumhurbaşkanlığının tutumudur.
Bu olayın Erdoğan tarafından dile getirilmemesi, Türkiye Başbakanı'nın düştüğü durum, yurtiçindeki sözde 'ayrımcılıklara' verilen tepki ile bu olayın karşılaştırılması vb. birçok şekilde bu konu tartışılabilir. Ancak Başbakanlık'ın düştüğü aciz durumla bu konuyu kapatmak istiyorum. Gerçi ülkenin acziyeti hakkında daha başka bir olayın gözler önüne serilmesine gerek yoktu.
Bugün Başbakanlık bir yalanlama yayınladı. Sert bir dil kullanılan yalanlamada Emine Erdoğan'ın 19 Temmuz'da Fransa ziyaretinde bulunduğu belirtildi. 19 Temmuz gezisinin tarihi 2004, yani Chirac'ın görevde olduğu zamana denk gelmekteydi. Başbakanlık, daha sonra 19 Temmuz 2004'de gerçekleştiğini belirttiği Emine Erdoğan'ın ziyaret grubuna katıldığı iddiasını şu sözlerle 'değiştirdi':
''Bugün CHP Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal'ın iddialarına ilişkin yapılan açıklamada bir tarih hatası olmuştur. Sayın Başbakan ve Sayın Emine Erdoğan 19 Temmuz 2004 değil, 12 Temmuz 2008 tarihinde Fransa'yı birlikte ziyaret etmişlerdir. Ziyaret tarihine ilişkin bu düzeltme dışında açıklama aynen geçerlidir.''
Ancak biliniyor ki, 2007'den itibaren Sarkozy Fransa Cumhurbaşkanlığı görevinde bulunuyor. Yani Baykal'ın iddiasını yalanlamak bir yana, bu yanlış 'yalanlama' nedeniyle destekler nitelikte bir açıklama ile karşı karşıyayız. Bir bakıma Başbakanlık yaptığı yanlış yalanlama nedeniyle, Chirac'ın görev başında bulunduğu tarihteki ziyarete Emine Erdoğan'ın katılmadığını doğrulamış oldu. Zaten Baykal da Sarkozy dönemindeki ziyaretten değil, Chirac dönemindeki ziyaretten bahsetmekteydi.
Ziyaretin Chirac'ın ricasıyla ya da Türk bürokratların sakıncalı görmesiyle gerçekleşememesi tabloyu değiştirmiyor. Nitekim ziyaretin bürokratlar tarafından sakıncalı görülme nedeni de çok büyük bir ihtimalle Fransa Cumhurbaşkanlığının tutumudur.
Bu olayın Erdoğan tarafından dile getirilmemesi, Türkiye Başbakanı'nın düştüğü durum, yurtiçindeki sözde 'ayrımcılıklara' verilen tepki ile bu olayın karşılaştırılması vb. birçok şekilde bu konu tartışılabilir. Ancak Başbakanlık'ın düştüğü aciz durumla bu konuyu kapatmak istiyorum. Gerçi ülkenin acziyeti hakkında daha başka bir olayın gözler önüne serilmesine gerek yoktu.
merhaba
YanıtlaSilEGEMEN SINIF KAPİTALİST SİSTEMİ HİZMET EDEN İLLÜZYONİST HARUN YAHYA
Peki bu illüzyonizm numarasının varı yok yoku var göstermesinin amacı nedir?
Neye, kime yarar?
Düşünce tarihinde ilk örneklerini Pythagoras'da, Platon'da, son örneğini onlardan 2500 yıl sonra HARUN YAHYA'da gördüğümüz bu numara, sınıfsal bir amaca hizmet etmektedir.
İşleri, üretimi, kölelere, işçilere yıkıp; işçilerin ve öteki insanların yönetimini üstlenen aristokrasi gibi, burjuvazi gibi egemen sınıfların dünya görüşlerini formülleştirmektedir.
onların ideologlarının, işleri güçleri egemenleri savunmak, savunurken "sözcükleri" yönetmek olan kimselerin toplumsal konumlarının belirlediği bir düşünüş yöntemidir.
Emekçileri, toplumsal varoluş koşulları, maddeyi, kas emeğini ve kafa emeğini birlikte kullanarak, insan gereksinimlerini karşılamalarını sağlayacak yönde biçimlendiren (üreten) kimseleri ve onların işledikleri malzemeyi (maddeyi) küçümsemelerini yazar.
Yaptıkları, onları küçümserken, düşünceleri ve düşüncelerle uğraşanları yücelterek, asalak sınıfların çıkarlarına hizmet etmektir.
Böyle bir düşünce yöntemi, varlığın anlaşılıp dönüştürülmesine, ona egemen olunmasını sağlayan bilimsel bilginin edinilmesine destek değil, köstek oluşturur.
Ama yöneten yönetilen farklılaştırılmasına dayanan, asalak sınıflardan yana bir toplumsal düzenin payandası olur.