Neden şimdi sorusu geliyor aklıma. AKP, iktidarının 7. senesini doldurmaya hazırlanırken, hem de genel seçimlerde oyların %47'sini almış bir parti olarak neden 2 sene daha beklediklerini soruyorum kendime. Bu soruya birden çok cevap verilebilir, tüm bunları sunmak istiyorum.
1) AKP'nin bu sorunu çözmedeki niyeti ve kararlılığı: Öncelikle yaratılmak istenen genel kanının bu olduğunu görüyoruz. Devlet Bakanı Faruk Çelik de dün şu açıklamayı gerçekleştirdi:
"İmralı'ymış, şuymuş, buymuş, hükümetin bu ve benzeri bir yaklaşım içinde olayı başlattığı şeklinde değerlendirme yapmak hükümete yapılacak en büyük iftiradır."
Görüldüğü üzere İmralı'dan gelecek olan açıklamaların, hükümetin tutumunda bir etkisi olmadığını iddia ediyor Devlet Bakanı. İmralı konusunu da cevaplardan biri olarak sunacağım. Ancak öncelikle AKP'nin niyetine dair daha kesin bilgiler vermek gerekiyor.
Öncelikle bundan birkaç ay önce Başbakan Erdoğan, bizim belli bir Kürt-Doğu Sorunu, ya da adına ne derseniz, politikamız var, bu da parti programımız da 1-2 sayfa ile yer alıyor, demişti. Parti programındaki bu bölümü incelediğinizde karşınıza iki temel politika çıkıyor: 1. Doğu'ya dönük ayrıcalıklı yatırım, katkı vb. hizmetlerin yapılmayacağı, ve daha çok genel bir demokratikleşme bir projesi yaratmak 2. Demokratik-çokkültürlülüğe saygı (politik kimlik ekseninde değil) ekseninde çözüm.
Programın ilgili bölümü için tıklayınız.
Ancak aynı programın alt kısımlarında da şöyle bir açıklama yer alıyor:
"Partimiz yöreye yönelik istihdamı artırıcı ciddi ekonomik projeler gerçekleştirilecek..."
Cümlenin bozuk olması bir yana, yukarıda bahsettiğim bölümün tersine bir pozitif ayrımcılığın da benimsendiğini görüyoruz. Düşüncem, hükümetin, tam olarak ne yapması gerektiğini bilmediği yönündedir. Nitekim Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz'ın açıkladığı üzere İşsizlik Fonu'ndan Doğu'ya 3 milyar lira aktarılacaktır.
Aynı şekilde Erdoğan'ın, PKK'ya terör örgütü demeyenlerle görüşmem restine karşılık birkaç gün önce DTP'lilerle görüşmesi de bu belirsizliğin bir diğer göstergesi.
Kısaca, tüm bunlar AKP'nin, bu konuda tutarlı bir politikaya sahip olmaktan çok, bu konuda aceleci ve tutarsız olduklarını gösteriyor.
2) İmralı'dan gelecek yol haritası: Bu aslında son günlerdeki gündemi yaratan asıl sebep gibi gözüküyor. Bu yol haritası haberi hükümeti bir telaşa düşürdü. Erdoğan çıkıp kendi milletvekillerine konuşma yasağı koydu ve açılımı eleştirenlere yönelik, "söz olur kestire başı" bile dedi. Hükümetin tüm amacı, İmralı'dan bir yol haritası gelmeden önce, kendi yol haritaları üzerinde kısmen de olsa bir mutabakat sağlamak gibi gözüküyor. Bunu başarabileceklerinden de, yukarıda vurguladığım acelecilik ve tutarsızlık gibi nedenlerden dolayı, şüphe duyuyorum.
3) Ekonomik krizin etkisiyle, gündem kaydırma çabaları: Bu Türkiye'de ve Dünya'da çok yaşanan bir durum olarak görülebilir ve yukarıda saydığım nedene ek olarak motive edici bir neden olarak tanımlanabilir. Nitekim, işsizlik artarken, büyüme durmuşken ve durum iyiye gitmiyorken, Kürt sorunu, Türkiye'nin en önemli sorunu olarak lanse edilir oldu. Tüm TV programları, Kürt sorunu ile yatıp kalkıyor, tüm tartışmalar, köşe yazıları ve polemikleri bu gündemi takip ediyor. Ergenekon iddianamesi bile unutuldu.
4) Yerel seçimlerde yaşanılan Güneydoğu hayalkırıklığı: Güneydoğu'daki bazı illerde oylarını arttırmış olsa da, "ceketimi koysam bile seçtiririm" vb. söylemlere sahip AKP ,büyük bir hayalkırıklığı yaşadı. Yapılan yardımlar ve gezilerin bir işe yaramadığı görüldü. Bunun için bölgeye yönelik bu tarz açılımlar, politikalar ve söylemlerin işe yarayacağını düşünmüş olabilirler.
Tüm bu saydığım nedenleri ayrı ayrı değerlendirsem de, ancak beraber düşünüldüğünde bazı sonuçlara varılabileceğini düşünüyorum.
1) AKP'nin bu sorunu çözmedeki niyeti ve kararlılığı: Öncelikle yaratılmak istenen genel kanının bu olduğunu görüyoruz. Devlet Bakanı Faruk Çelik de dün şu açıklamayı gerçekleştirdi:
"İmralı'ymış, şuymuş, buymuş, hükümetin bu ve benzeri bir yaklaşım içinde olayı başlattığı şeklinde değerlendirme yapmak hükümete yapılacak en büyük iftiradır."
Görüldüğü üzere İmralı'dan gelecek olan açıklamaların, hükümetin tutumunda bir etkisi olmadığını iddia ediyor Devlet Bakanı. İmralı konusunu da cevaplardan biri olarak sunacağım. Ancak öncelikle AKP'nin niyetine dair daha kesin bilgiler vermek gerekiyor.
Öncelikle bundan birkaç ay önce Başbakan Erdoğan, bizim belli bir Kürt-Doğu Sorunu, ya da adına ne derseniz, politikamız var, bu da parti programımız da 1-2 sayfa ile yer alıyor, demişti. Parti programındaki bu bölümü incelediğinizde karşınıza iki temel politika çıkıyor: 1. Doğu'ya dönük ayrıcalıklı yatırım, katkı vb. hizmetlerin yapılmayacağı, ve daha çok genel bir demokratikleşme bir projesi yaratmak 2. Demokratik-çokkültürlülüğe saygı (politik kimlik ekseninde değil) ekseninde çözüm.
Programın ilgili bölümü için tıklayınız.
Ancak aynı programın alt kısımlarında da şöyle bir açıklama yer alıyor:
"Partimiz yöreye yönelik istihdamı artırıcı ciddi ekonomik projeler gerçekleştirilecek..."
Cümlenin bozuk olması bir yana, yukarıda bahsettiğim bölümün tersine bir pozitif ayrımcılığın da benimsendiğini görüyoruz. Düşüncem, hükümetin, tam olarak ne yapması gerektiğini bilmediği yönündedir. Nitekim Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz'ın açıkladığı üzere İşsizlik Fonu'ndan Doğu'ya 3 milyar lira aktarılacaktır.
Aynı şekilde Erdoğan'ın, PKK'ya terör örgütü demeyenlerle görüşmem restine karşılık birkaç gün önce DTP'lilerle görüşmesi de bu belirsizliğin bir diğer göstergesi.
Kısaca, tüm bunlar AKP'nin, bu konuda tutarlı bir politikaya sahip olmaktan çok, bu konuda aceleci ve tutarsız olduklarını gösteriyor.
2) İmralı'dan gelecek yol haritası: Bu aslında son günlerdeki gündemi yaratan asıl sebep gibi gözüküyor. Bu yol haritası haberi hükümeti bir telaşa düşürdü. Erdoğan çıkıp kendi milletvekillerine konuşma yasağı koydu ve açılımı eleştirenlere yönelik, "söz olur kestire başı" bile dedi. Hükümetin tüm amacı, İmralı'dan bir yol haritası gelmeden önce, kendi yol haritaları üzerinde kısmen de olsa bir mutabakat sağlamak gibi gözüküyor. Bunu başarabileceklerinden de, yukarıda vurguladığım acelecilik ve tutarsızlık gibi nedenlerden dolayı, şüphe duyuyorum.
3) Ekonomik krizin etkisiyle, gündem kaydırma çabaları: Bu Türkiye'de ve Dünya'da çok yaşanan bir durum olarak görülebilir ve yukarıda saydığım nedene ek olarak motive edici bir neden olarak tanımlanabilir. Nitekim, işsizlik artarken, büyüme durmuşken ve durum iyiye gitmiyorken, Kürt sorunu, Türkiye'nin en önemli sorunu olarak lanse edilir oldu. Tüm TV programları, Kürt sorunu ile yatıp kalkıyor, tüm tartışmalar, köşe yazıları ve polemikleri bu gündemi takip ediyor. Ergenekon iddianamesi bile unutuldu.
4) Yerel seçimlerde yaşanılan Güneydoğu hayalkırıklığı: Güneydoğu'daki bazı illerde oylarını arttırmış olsa da, "ceketimi koysam bile seçtiririm" vb. söylemlere sahip AKP ,büyük bir hayalkırıklığı yaşadı. Yapılan yardımlar ve gezilerin bir işe yaramadığı görüldü. Bunun için bölgeye yönelik bu tarz açılımlar, politikalar ve söylemlerin işe yarayacağını düşünmüş olabilirler.
Tüm bu saydığım nedenleri ayrı ayrı değerlendirsem de, ancak beraber düşünüldüğünde bazı sonuçlara varılabileceğini düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder